Geçmiş medeniyetlere dair buluntular, evrim teorisinin “ilkelden medeniyete doğru ilerleme” iddialarını geçersiz kılmaktadır. Tarihin akışını incelediğimizde karşımıza çıkan gerçek, insanın her zaman günümüz insanıyla aynı zekaya ve yaratıcılığa sahip olduğudur. Yüz binlerce yıl önce yaşamış insanların ürettikleri eserler ve geride bıraktıkları izler, evrimci iddialardan bambaşka manalar taşır. Bu izleri incelediğimizde görürüz ki, geçmişte yaşamış insanlar da, zekalarıyla, yetenekleriyle yaşadıkları her çağda yeni keşifler yapmışlar, ihtiyaçlarını karşılamışlar ve kendi uygarlıklarını inşa etmişlerdir.
Tarih boyunca gönderilen elçiler, içinde bulundukları kavimlerin gelişmesine ve büyük değişim yaşayıp ilerlemesine vesile olmuşlardır. Peygamberler, Allah’ın ilhamıyla, detaylı ilmi bilgiye sahiptirler.
Hz. Nuh (a.s.) ve Buharlı Gemiler
Hz. Nuh (a.s.) gemi yapma teknolojisini bilmektedir. Kuran’da yer alan bilgilerden Hz. Nuh (a.s.)’ın inşa ettiği geminin buharlı bir gemi olduğu anlaşılmaktadır. (Doğrusunu Allah bilir.) Bu bilgiye, ayette yer alan “… tandır feveran ettiği zaman…” ifadesiyle dikkat çekilmektedir.
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: “Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle.” Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (Hud Suresi, 40)
Tandır, halen çeşitli bölgelerde kullanılan bir tür ocaktır. Feveran etmek, fışkırmak ve kaynamak anlamındadır. Hz. Nuh (a.s.)’ın gemisinin, tandırın feveran etmesiyle yani ocağın (kazanın) kaynamasıyla hareket etmeye hazır hale geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde de, Hz. Nuh (a.s.)’ın gemisinin “kazanla çalışan yani bir tür buharlı gemi” olduğu açıklanmaktadır:
Tennur: Lugatta kapalı bir ocak, bir fırındır ki, dilimizde “tandır” olarak kullanılır. Feveran kelimesi de biliniyor ki, kuvvet ve şiddetle kaynamak ve fışkırmaktır… Yani geminin yelkenli bir gemi değil, kazanla çalışan bir vapur olduğunu hatırlatır niteliktedir.
(http://www.kuranikerim.com/telmalili/hud.htm)
Hz. Süleyman (a.s.) Döneminde Bilim, Sanat ve Teknoloji
Uçak Teknolojisi:
Kuran’da Hz. Süleyman (a.s.) döneminde uçak gibi hızlı ulaşım araçlarının kullanıldığına işaret edilmektedir:
Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)… (Sebe Suresi, 12)
Bu ayet-i kerimede ulaşılması oldukça uzak olan mesafelere, Hz. Süleyman (a.s.) döneminde kısa sürede ulaşılabildiğine dikkat çekilmektedir. Bu, günümüzdeki uçak teknolojisine benzer bir teknolojiye sahip, rüzgarla hareket eden vasıtalara işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Mimari Alanındaki Gelişimler:
Kuran’da, Hz. Süleyman (a.s.) döneminde “kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar” yapıldığı haber verilmektedir:
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. “Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın.” Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
Bu ayetten, Hz. Süleyman (a.s.)’ın çok gelişmiş inşaat ve mimari teknolojisi kullandırttığı anlaşılmaktadır.
Deniz Altında Kullanılan Teknoloji:
Ayette, Hz. Süleyman (a.s.)’ın emrinde bina ustaları ve dalgıçlar olduğu bildirilmiştir:
… Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. (Sad Suresi, 36-37)
Dalgıç cinlerin Hz. Süleyman (a.s.)’ın emrinde olması, o dönemde deniz altındaki zenginliklerin işlendiğine işaret etmektedir. Deniz altındaki petrol, altın gibi kıymetli madenlerin çıkarılıp işlenmesi, insanlara faydalı ve kullanılır hale getirilmesi için çok yüksek bir teknoloji gerekmektedir. Hz. Süleyman (a.s.) döneminde bu teknolojinin kullanıldığına dikkat çekilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Elektrik Teknolojisine İşaret Eden Ayetler:
Hz. Süleyman (a.s.)’ın “erimiş bakırı sel gibi” kullandığı “Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık…” (Sebe Suresi, 12) ayetiyle haber verilmiştir. Erimiş bakırın kullanılması ile, Hz. Süleyman (a.s.) döneminde elektrik kullanılan yüksek bir teknolojinin varlığına da işaret edilmektedir. Bilindiği gibi bakır, elektriği ve ısıyı en iyi ileten metallerden biridir ve bu yönüyle elektrik sanayinin temelini oluşturmaktadır. Ayette geçen “sel gibi akıttık” ifadesiyle, muhtemelen Hz. Süleyman (a.s.) döneminde yüksek miktarda üretilen elektriğin, teknolojide pek çok alanda kullanıldığına dikkat çekilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Hz. Davud (a.s.) ve Hz. Zülkarneyn (a.s.)’ın Demir ve Bakırı İşlemesi
Hz. Davud (a.s.)’ın da demiri işlemeyi ve zırh sanatını çok iyi bildiği anlaşılmaktadır. Ayetlerde şu şekilde haber verilmektedir:
… Ve ona demiri yumuşattık. Geniş zırhlar yap, (onları) düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapın, gerçekten Ben, sizin yaptıklarınızı görenim (diye vahyettik). (Sebe Suresi, 10-11)
Kuran’da Hz. Zülkarneyn (a.s.)’ın, iki dağ arasına, dönemin toplumları tarafından “aşılabilmesi ve delinmesi mümkün olmayan” bir set inşa ettiği haber
verilmektedir. Ayette bildirildiğine göre, Hz. Zülkarneyn (a.s.) bu seti inşa ederken demir kütleleri ve eritilmiş bakır kullanmıştır:
“Bana demir kütleleri getirin”, iki dağın arası eşit düzeye gelince, “Körükleyin” dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: “Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır (katran) dökeyim.” (Kehf Suresi, 96)
Bu bilgi, Hz. Zülkarneyn (a.s.)’ın betonarme teknolojisinden faydalandığına işaret etmektedir. İnşaat sektöründe kullanılan en sağlam malzeme demirdir. Binaların ya da köprü, baraj gibi mimari eserlerin sağlamlığının artırılması için mutlaka demir kullanılması gerekir. Ayetten anlaşıldığına göre, Hz. Zülkarneyn (a.s.) da demirleri uç uça getirmiş ve üzerlerine dökülen harç ile sağlam bir betonarme yapı oluşturmuştur. (Doğrusunu Allah bilir.)
Antik Mısır ve Orta Amerika’da Teknolojik Gelişmeler
Antik Mısır toplumuna da Hz. Yakup (a.s.), Hz. Yusuf (a.s.), Hz. Musa (a.s.), Hz. Harun (a.s.) gibi birçok peygamber gönderilmiştir. Mısır medeniyetinin sanatta ve bilimde belli dönemlerde yaşadığı hızlı gelişmelerde bu elçilerin ve onlara inanan insanların büyük etkisi olmuş olabilir.
Eski Orta Amerika medeniyetlerinin yazıtlarında ise, beyaz kıyafetler içinde gelen, uzun boylu, sakallı bir kişiden bahsedilmektedir. Bu yazıtlarda, kısa bir süreyi içine alan bir dönemde, tek İlah inancının yayıldığı ve sanat ve bilimde ani bir gelişme kaydedildiği bildirilmektedir.
Kuran’ı ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in Sünnetini Takip Eden Müslüman Bilim Adamlarının Astronomi, Matematik, Geometri, Tıp Gibi Bilim Dallarındaki Önemli Keşifleri
➜ Abdüllatif el-Bağdadi, anatomi konusundaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Alt çene ve göğüs kemiği gibi vücuttaki birçok kemiğin anatomisi hakkında geçmişte yapılmış hataları düzeltmiştir. Bağdadi’nin El-İfade ve’l-İtibar adlı eseri 1788 yılında düzenlenerek, Latince, Almanca ve Fransızca’ya çevrilmiştir. Makalatün fi’l-Havas isimli eseri ise beş duyu organını incelemektedir.
➜ İbn-i Sina, birçok hastalığın nasıl tedavi edilebileceğini açıklamıştır. En ünlü eseri olan El-Kanun fi’t-Tıb Arapça yazılmış ve 12. yüzyılda Latince’ye çevrilerek Avrupa üniversitelerinde 17. yüzyıla kadar temel ders kitabı olarak kabul edilmiş ve okutulmuştur. El-Kanun’da söz edilen tıbbi bilgilerin büyük bir bölümü bugün dahi geçerliliğini korumaktadır.
➜ Zekeriya Kazvini, Aristo’dan beri süregelen beyin ve kalple ilgili birçok yanlış düşünceyi çürütmüştür. Kalp ve beyinle ilgili bilgileri bugünkü bilgilerimize son derece yakındır.
Zekeriya Kazvini, Hamdullah Müstevfi el-Kazvini (1281-1350) ve İbnü’n-Nefis’in anatomi üzerine olan çalışmaları modern tıp biliminin temelini oluşturmuştur.
➜ Ali bin İsa’nın üç ciltlik göz hastalıkları üzerine yazdığı Tezkiretü’l-Kehhalin fi’l-Ayn ve Emraziha isimli eserinin birinci cildi tamamen göz anatomisine ayrılmış olup çok değerli bilgiler mevcuttur. Bu eser daha sonraları Latince’ye ve Almanca’ya çevrilmiştir.
➜ Beyruni, Galilei’den 600 yıl önce dünyanın döndüğünü kanıtlamış, Newton’dan 700 sene önce dünyanın çapını hesaplamıştır.
➜ Ali Kuşçu, Ay’ın ilk haritasını çıkarmıştır ve bugün Ay’da bir bölgeye onun ismi verilmiştir.
➜ Sabit Bin Kurra, Newton’dan asırlar önce diferansiyel hesabını keşfetmiştir.
➜ Battani, trigonometrinin ilk kaşifidir.
➜ Ebu’l Vefa ise trigonometriye “sekant-kosekant” terimlerini kazandırmıştır.
➜ Harizmi, ilk cebir kitabını yazmıştır.
➜ Mağribi, bugün Paskal üçgeni olarak bilinen denklemi Pascal’dan 600 yıl önce bulmuştur.
➜ İbn-i Heysem, optik biliminin kurucusudur. Roger Bacon ve Kepler onun eserlerinden faydalanmışlar, Galilei de onun eserlerinden faydalanarak
teleskobu bulmuştur.
➜ Kindi, ise Einstein’dan 1100 yıl önce izafi fizik ve izafiyet teorisini ortaya atmıştır.
Pasteur’den yaklaşık 400 sene önce yaşayan Akşemseddin ilk olarak mikropların varlığını keşfetmiştir.
➜ Ali Bin Abbas, ilk kanser ameliyatını gerçekleştirmiştir.
➜ İbn-i Cessar, cüzzamın sebep ve tedavi şekillerini açıklamıştır.
Burada sadece birkaçına yer verilen Müslüman bilim adamları, Kuran’ı ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in yolunu izleyerek, modern bilimin temelini oluşturacak önemli keşiflerde bulunmuşlardır.
Geçmiş Devirlere Ait Bulgulara Ön Yargısız Bakıldığında, “İnsanlık Tarihi”nin Doğru ve Net Olarak Anlaşılması Mümkün Olur
Günümüzde tarihin hemen her döneminde ileri ve geri medeniyetler bir arada aynı dönem içerisinde var olmuşlardır. Nasıl ki günümüzde bir yanda uzay teknolojisi yaşanırken, diğer yanda dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlar ilkel koşullarda yaşamlarını devam ettiriyorlarsa, geçmişte de bir yanda görkemli Mısır medeniyeti varken, diğer yanda oldukça geri medeniyete sahip toplumlar var olmuştur. Son derece gelişmiş şehirler inşa eden, ileri bir teknolojiye sahip oldukları bıraktıkları izlerden açıkça anlaşılan Mayalar, Venüs’ün yörüngesini hesaplayıp, Jüpiter’in uydularını keşfederken, aynı dönemde Avrupa’nın pek çok bölgesinde insanlar dünyanın Güneş Sistemi’nin merkezinde olduğuna inanıyordu. Mısırlılar başarılı beyin ameliyatları yaparlarken, diğer bazı bölgelerde insanlar hastalıkların sözde kötü ruhların etkisiyle oluştuğunu sanıyorlardı. Sümerler hukuk sistemleri, edebiyatları, sanat anlayışları, astronomi bilgileriyle Mezopotamya’da köklü bir medeniyet inşa ediyorlarken, dünyanın bir başka köşesinde henüz yazıyı kullanmayan topluluklar vardı. Dolayısıyla, nasıl ki günümüzde sadece ileri medeniyetler yaşamıyorsa, geçmiş de sadece geri medeniyetlerin var olduğu bir dönem değildi.
KUTU YAZILARI
Tarihte birçok kavim gönderilen elçiler vasıtasıyla sanatta, tıpta, teknolojide ve bilimde gelişmeler sağlamışlardır. Peygamberlere itaat edip uyarak, bu mübarek insanların teşvikleri ve tavsiyeleriyle onlardan öğrendikleri bilgileri geliştirmişler ve bunları sonraki nesillere de aktarmışlardır. Ayrıca tarih boyunca zaman zaman hak dinden uzaklaşıp batıl inanışlar geliştiren toplumlar, bu mübarek elçilerin tebliğleriyle yeniden tek İlah yani Allah inancına dönmüşlerdir.
Tarihin farklı dönemlerine ait deliller incelendiğinde yüz binlerce ya da on binlerce yıl önce yaşamış insanların yine “her zaman insan olduğu” gerçeği ile karşılaşırız. Karşımızda sözde “maymunsu”luktan yeni kurtulmuş “ilkel” insanlar değil, binlerce yıldır süregelen bir medeniyetin torunları oldukları anlaşılan uygar insanlar vardır. 20. yüzyılda gelişen teknolojiyle arkeolojik çalışmalar büyük bir hız kazanmış ve bu hızla birlikte insanlık tarihinin gerçek yüzüne ait önemli deliller toprak altından birer birer toplanmaya başlanmıştır. Böylece binlerce yıl önce, Mısır’da, Orta Amerika’da, Mezopotamya’da ve diğer bölgelerde yaşanan hayatın, pek çok yönden günümüzle paralellik gösterdiği ortaya çıkmıştır.